Tüp bebek tedavisi yumurta ve spermin vücut dışında laboratuvar ortamında döllenmesi işlemidir. İşlem, yumurtalıkların hormonlar verilerek uyarılması, yumurtaların büyümesinin ultrasonografi ve kanda hormon değerlerinin bakılması ile takibi...

Sık Sorulan Sorular

Ocak 2014

1. Tüp bebek tedavisi nedir? Hangi durumlarda uygulanır?

Tüp bebek tedavisi yumurta ve spermin vücut dışında laboratuvar ortamında döllenmesi işlemidir. İşlem, yumurtalıkların hormonlar verilerek uyarılması, yumurtaların büyümesinin ultrasonografi ve kanda hormon değerlerinin bakılması ile takibi, yumurtalar istenilen büyüklüğe ulaştıklarında da ultrason eşliğinde iğne ile vücut dışına alınması ve ardından laboratuar şartlarında eşin spermleri ile bir araya getirilerek döllendirilmesi aşamalarını kapsar. Başarılı bir gebelik elde edebilmek amacıyla; uygun sayıda embriyo 3. veya 5. gün arasında uygun görülen bir günde rahime yerleştirilir. Tüp bebek yöntemi kadın ait yumurtlama kusurları, tüplerde sorun olması, endometriozis, kadında yaş faktörü ya da yumurta rezervinin belirgin azaldığı durumlarda veya erkeğe ait sperm sayısında belirgin azalma, hareket azlığı, ciddi şekil bozukluğu ya da meni de hiç bulunmaması gibi durumlarda uygulanmaktadır. Yapılan incelemelerde infertilite (kısırlık) nedeninin ortaya konulamadığı ve diğer tedavilerle gebe kalamayan ve infertilite süresi 3 yılı aşmış sebebi izah edilemeyen infertilite durumunda da tüp bebek yöntemine başvurulmaktadır. İnfertilite problemi olmadığı halde genetik geçişli hastalıkların henüz gebelik oluşmadan, embriyo döneminde tanımlanabilmesi ve sadece seçilmiş sağlıklı embriyoların transfer edilebilmesi amacıyla da embriyolarda genetik tanı (PGT) yönteminden faydalanılması mümkündür. 

 

2. Hangi durumlarda tüp bebek tedavisi yapılamaz?

Ülkemizde tüp bebek de dahil olmak üzere tüm yardımcı üreme teknikleri ilgili yönetmelikler gereği sadece yasal olarak evli olan çiftlere uygulanmaktadır. Kadınlarda; erken yumurtalık yetersizliği veya erken menopoz durumlarında, yeterli dozlarda hormon tedavisine rağmen kadında yumurta geliştirilemediği durumlarda, erkeklerde meni de sperm görülmediği ve yapılan testis biyopsilerinde sperm üretiminin olamdığının kanıtlandığı durumlarda, sperm üretiminden sorumlu Y kromozomunun belli bölgelerinde doğuştan silinme olduğunun genetik testlerle gösterilmesi durumlarında tüp bebek tedavisi uygulanamaz.

 

3. Tüp bebek tedavisi karar aşamasında hastalar kurum ya da merkez seçerken nelere dikkat etmeliler?

Merkez seçiminde en önemli noktalardan ilki infertilite nedeninin doğru tanımlanabilmesi ve doğru tedavi yöntemlerinin uygulanabileceği alt yapıya ve bilgi birikimine sahip merkezlerin doğru şekilde araştırılabilmesidir. Merkezin tüp bebek tedavisindeki tecrübesi, geçmişi, kaç yıldır bu tedavileri uyguladığı, güvenirliliği, tanınmışlığı, diğer hekimlerin bu merkez hakkındaki görüşleri ve tavsiyeleri, , merkezin tüp bebek tedavisindeki başarı oranı, ve etik olarak uygun bir merkez olması çok önemlidir. Merkez kaç yıldır hizmet vermekte, merkezde hangi işlemler uygulanabilmekte, en son teknolojileri uygulama becerileri, yılda kaç tüp bebek vakası uyguladıkları, merkezde çalışan personel sayısı, merkezin kendi alanında yayınlanmış uluslararası çalışmaları da araştırılmalıdır.

 

4. Tüp Bebek Tedavi sürecinde nasıl bir yol izlenir?

Tüp bebek tedavi süreci birçok merkez ve hastaya göre değişebilmektedir. Çoğunlukla hastalar direkt olarak adetin iki veya üçüncü gününde kısa tedavi protokolleri ile tedaviye başlatılmaktadır. Ancak vakaların özelliklerine göre bazen IVF tedavisine başlanacak adetten 1 ay önce doğum kontrol ilaçlarıyla veya yumurtlama zamanından birkaç gün sonra GnRh analogları ile yumurtalıklar baskılandıktan sonra tedaviye başlanılır. Yumurtalık kisti geliştirme riski olan vakalar veya daha önce kısa tedavi protokolüne başarılı yanıt vermemiş vakalarda baskılama işlemine başvurulabilir. Adetin 2. veya 3. gününde hastadan kan örneği alınarak hormon değerlerinin başlamak için uygun olup olmadığı kontrol edilir. Aynı zamanda kist veya başka bir engel olup olmadığını değerlendirmek için ultrason uygulanır. Eğer her iki testin de sonuçları normal gelirse yumurtlamayı uyarıcı hormon ilaçlarına başlanarak yumurtaların günlük büyüme takibine başlanır. Bu süreç kişiden kişiye değişmekle birlikte genellikle 7-10 gün sürer. Monitorizasyon sırasında yapılan kan ve ultrason takipleriyle verilen ilaçların dozu ayarlanır. Yumurta boyutunuz 13mm’yi geçtiği zaman genellikle günlük takipler yapılır. Yumurta boyutları 18-19 mm’ye ulaştığında yumurtaları olgunlaştırmak amacı ile human chorionic gonadotropin hormon  (hCG) enjeksiyonu ile yumurtaların son olgunluğa ulaşması tetiklenir. Bu injeksiyonun zamanlaması önemlidir. Erken verilmesi yumurtaların yeterince olgunlaşamamasına, geç verilmesi ise aşırı olgunlaşıp yumurta kalitesinin azalmasına ya da döllenme oranında azalmaya sebep olacağından bu iğnenin yapılış zamanlaması çok büyük önem taşımaktadır. Yetersiz yumurta gelişimi varsa veya overyen hiperstimulasyon sendromu dediğimiz yumurtalıkların aşırı uyarılma ve çok sayıda yumurtanın aynı anda büyüyerek hastayı riske sokma durumu söz konusu ise bu durumda hCG iğnesi yapılmayabilir. Nadiren de olsa yumurtaların erken çatlaması durumunda da tedavi iptal edilebilir. Tüp bebek tedavilerimiz esnasında   % 13 civarında tedavi iptali söz konusudur. İptallerin birçoğu yaşı 40’ın üzerinde vakalarda olmaktadır. Hcg iğnesinde 34-36 saat sonra yumurta toplama işlemi gerçekleştirilir. Genellikle hafif sedasyon ile ve hastanın rahat tolere edebildiği ağrısız ve kısa bir işlemdir. Ultrason eşliğinde vajinadan girilen bir iğneyle her 2 yumurtalıkta gelişmiş olan tüm foliküllere tek tek girilerek folikül sıvısı içindeki yumurtalar toplanarak embriyoloji laboratuvarına iletilir. 

Yumurta toplama ile eş zamanlı olarak hastanın eşinden aynı zamanda sperm örneği alınır. Özel yıkama yöntemleriyle hazırlık yapılıp iyi yüzücü ve en kaliteki spermler seçilir. Embriyolog toplanan yumurtaların olgun ve kaliteli olanları içine en sağlıklı görünen spermleri tek tek mikroenjeksiyon teknğini kullanarak enjekte eder. 16-18 saat sonra döllenme bulguları olup olmadığı embriyolog tarafından kontrol edilir. Toplandıktan sonraki 2 - 5 gün arasında döllenmiş yumurtalar (embriyolar) rahime transfer edilir. Embriyo transferi sırasında ince bir kateter yardımıyla rahim ağzından geçilerek, uygun sayıda embriyo rahim içine yerleştirilir. Bu esnada hafif bir kramp hissedilmesi normaldir. Transfer edilen embriyo sayısı embriyoların kalitesine, önceki deneme sayısına ve kadının yaşına bakılarak karar verilir. Son zamanlarda ki yaklaşım riskli çoğul gebelikleri engelleyebilmek için genç vakalarda tek embriyo transferi yapılması şeklindedir.

 

Transferden sonra birkaç saat istirahat ettikten sonra hasta evine gönderilir. İyi kalitede başka embriyo kalmışsa çifte bilgi verilip onayları alındıktan sonra laboratuvar tarafından dondurularak saklanır. Bu sayede, eğer taze transfer ile gebe kalınamazsa bu embriyolar çözülerek bir sonraki deneme de tekrar aynı işlemlere gerek kalmaksızın transfer edilir. 

Yumurta toplama işleminden 14 gün sonra kanda gebelik testi istenir. Eğer test pozitif ise kan ve yaklaşık 3 hafta sonra yapılacak ultrason takipleriyle bu gebeliğin sağlıklı devam etmediği teyit edilir. Test sonucu negatif ise kullanılan tüm yardımcı ilaçlar kesilerek adetin gelmesi beklenir ve daha sonra doktorla yapılacak görüşmede bundan sonrası için ne yapılması, hangi testlerin istenmesi ve tekrarda hangi tedavilerin kullanılması gerektiği tartışılarak kararlaştırılır.

 

5. Tüp bebek tedavisinde erkek kısırlığı ve kadın kısırlığı için izlenen yollar nelerdir?

Gebe kalamayan çiftlerin %50’sinde erkeğe bağlı nedenler söz konusudur. Bu nedenle mutlaka erkeğinde sperm analizi yapılarak spermlerinin sayı, hareket ve şekilsel özellikleri değerlendirilmelidir. Erkeğin yumurtalıkları (testis) yeterli sayıda veya normal şekilde sperm üretmiyor olabilir. Bu etkilenme genetik nedenlerden kaynaklanabileceği gibi sigara, alkol, ilaç veya çevresel faktörlerden kaynaklanıyor olabilir. Sperm üretimiyle ilgili en sık rastlanılan problem yapısal kusurlara ait nedenlerdir, varikosel en sıklıkla görülen durumdur. Varikosel testislerin etrafını saran damarların genişlemesi durumudur. Normal erkeklerin %15’inde, infertil erkeklerin ise %40’ında bu duruma rastlanmaktadır. Varikoselin testis ısısını arttırarak sperm üretimini bozduğu ve sperm sayısında azalmalara neden olduğu varsayılmaktadır. İnfertil erkeklerin %10-15’inde ise menide hiç sperm bulunmamaktadır, bu durum azospermi olarak tanımlanır. Bu vakalardan %60 oranında kromozomal bozukluk veya testiküler yetersizlik sorumludur. %40 oranda ise testiküler kanallarda tıkanıklığa bağlı olarak azospermi gelişir. Tıkanıklık doğuştan olabileceği gibi sonradan ortay çıkmış olabilir. Bazen de isteğe bağlı olarak erkeğin korunma amacıyla kanallarını bağlatma ameliyatı olan vazektomi sonucu gelişir. Nadiren ereksiyon bozuklukları, retrograd ejakulasyon denilen meninin dışarı boşalması yerine idrar torbasına geri kaçması durumlarında da erkek infertilitesi görülebilir.

Erkek kısırlığı tedavisinde izlenilecek yol tamamen nedene bağlı olarak belirlenir. Varikosel mevcutsa ve sperm parametrelerinde aşırı bozukluk yoksa önce varikosel ameliyatı yapılıp sperm sayısı normale dönmüşse normal yolla veya inseminasyon (aşılama) ile gebelik elde edilmeye çalışılabilir, ancak ameliyattan başarı elde edilememiş ise tüp bebek tedavisi önerilebilir. Azospermi söz konusu ise tüp bebek tedavisi yapılır. Sperm elde etmek için testislerden veya testis kanallarından anestezi altında ameliyatla (microTESE veya TESA operasyonları) sperm bulma işlemi yapılır. Tıkanıklığa bağlı azospermide basit bir şekilde iğne ile testislerden sperm aspirasyonu yapılırken, tıkanıklığa bağlı olmayan azospermilerde microTESE işlemi anestezi ile ve mikroskop altında gerçekleştirilir ve sperm arama ve elde etme işlemi yapılır. Sperme ait kusurların bulunduğu tüm vakalarda tüp bebek işlemlerinin alt grubu olan ICSI (sperm mikroenjeksiyonu) veya IMSI (yüksek mikroskobik büyütmeyle seçilmiş sperm mikroenjeksiyonu) işlemleri yapılır. IMSI işlemi sofistike bir işlem olup yaklaşık 7000 kez büyütülerek seçilmiş en iyi morfolojiye sahip spermler seçilir. IMSI sperm şekilsel bozukluklarının ciddi olduğu ve tekrarlayan tüp bebek başarısızlığı olan erkek kısırlığı vakalarında başarıyı arttırmak amacı ile kullanılan bir tekniktir.

Kadın kısırlığına yaklaşımda da öncelikle neden belirlenmelidir. En sık rastlanılan neden yumurtlama kusurlarıdır. Bu durum en fazla polikistik over sendromlu hastalarda ya da yumurtalık rezervi ciddi azalmış kadınlarda görülmektedir. Kadın kısırlığına sebep olan diğer nedenler arasında, endometriozis, geçirilmiş enfeksiyonlara ya da operasyonlara bağlı olarak tüplerde tıkanma olması, endometriozis hastalığı, rahimde doğuştan şekil bozuklukları, myom, polip vb yer kaplayan oluşumlar ya da rahim içinde yapışıklık olması yer alır. Kadının yaşı, kilosu, sigara içip içmemesi de fertilitesini etkileyen faktörler arasında yer almaktadır. Ancak kadında yaş faktörü ve yumurtalık rezerv azlığı günümüzde tüp bebek için başvuran kadınlar arasında en sık karşılaşılan durumdur. Bu sebepleri ortaya koyabilmek için kadına ultrason, hormon düzey ölçümleri, rahim filmi, gerektiğinde ise histeroskopi veya laparoskopi operasyonları yapılabilir. Neden anlaşıldıktan sonra aynen erkek kısırlığında olduğu gibi sebebe yönelik tedaviye geçilir. Rahimde yer işgal eden myom veya polip benzeri yapılar ya da tüplerde tıkanmaya bağlı sıvı birikimesi (hidrosalpenks) mevcutsa öncelikle laparoskopik ve/veya histeroskopik olarak bu patolojilerin giderilmesi sağlanır. Daha sonra uygun olan tedavi yöntemine karar verilir. Aşılama, kadın ve erkeğe ait tüm bulgular normalse ve infertilite süresi 3 yıldan kısa ise ilk adım tedavisi olarak seçilir. Aşılamaya uygun olmayan durumlarda ise tüp bebek yöntemine geçilir.

 

6. Üreme genetiği nedir?

Gebelikte bebeklerinde genetik hastalık olma riski yüksek olan taşıyıcı çiftlerde bu durumun önceden anlaşılarak önlenmesi günümüzde mümkündür. Preimplantasyon genetik tanı (PGT) yöntemi ile henüz gebelik oluşmadan bu yaşam tehdit edici hastalıkların bebeğe aktarılmasını önlemek amacı ile tüp bebek tekniklerinden faydalanarak embriyolar geliştirilip rahime sadece sağlıklı olduğu saptanan embriyolar transfer edilerek sağlıklı bebeklerin dünyaya gelmesi sağlanmaktadır. PGT ile gen tanısı yapılabilmiş tüm genetik hastalıklar tanımlamak günümüzde mümkündür. Ülkemizde akraba evliliğinin yüksek oranda olması bu riski arttırmaktadır, özellikle Akdeniz anemisi, orak hücreli anemi gibi ülkemizde yüksek oranda görülen genetik kan hastalıklarında PGT yöntemi taşıyıcı çiftler için çok değerli bir yöntemdir. Daha önce genetik kan hastalığı olan çocuk doğurmuş aileler içinde sağlıklı bir diğer çocuk amacı ile yapılan PGT uygulaması aynı zamanda hasta çocuk için tam doku uyumu olan embriyoların seçilmesini sağlayarak kök hücre nakli ile hasta kardeşin hayatını kurtarmak için de kullanılmaktadır. PGT ayrıca anne yaşının ileri olduğu ve bu nedenle Down sendromu riskinin artmış olduğu tüp bebek vakaların da, tekrarlayan gebelik kayıpları nedeni ile tüp bebek uygulacak vakalar için de değerli bir tanı yöntemidir. 

 

7. Embriyoda genetik tanının önemi nedir? Sadece tüp bebek tedavisi seçen hastalara mı uygulanıyor? Embriyolarda genetik inceleme kimlere önerilmektedir?

PGT genetik bir bozukluğu çocuklarına geçirme ihtimali söz konusu olan çiftlere önerilmektedir. Embriyolardan genetik tanı laboratuvar şartlarında birden fazla embriyo geliştirme gerektiğinden tüp bebek yöntemleri kullanılarak gerçekleştirilir. Embriyolara genetik inceleme; 40 yaşın üzerindeki kadınlara, cinsiyet kromozomuna bağlı bozukluklarda (hemofili, frajil X sendromu, birçok nöromusküler distrofiler vb), tek gen hastalıklarında( kistik fibrozis, thalasemi, Fanconi anemisi, Hungtington hastalığı, orak hücreli anemi vb), kromozomal bozukluklarda (translokasyon, inversiyon, delesyon, ve aneuploidiler), tekrarlayan gebelik kayıpları olan çiftlerde kromozomal bozukluktan şüphelenildiğinde yapılmaktadır.

 

8. Genetik tanı amaçlı biyopsi işlemenin embriyonun ileri gelişimine zararı var mıdır?

Genetik tanı amacıyla yapılan PGT işlemi embriyoda hangi dönemde biyopsi yapıldığına göre zararlı veya zararsız olabilir. Eğer  PGT işlemi embriyo gelişiminin 3. gününde yapılırsa henüz bölünme dönemindeki bir embriyo bu işlemden zarar görebilir ve bu embriyoların tutunma şansı %50-%30 oranında azalabilir. Bu nedenle son yıllarda embriyo biyopsisi gelişimin 5. gününde yani blastosist döneminde yapılmaktadır. Böylece farklılaşmış bir embriyoda bebeği oluşturacak hücrelere hiç zarar vermeden trofektoderm hücreleri örneklenir, bu dönemde biyopsi yapmanın bir diğer avantajı ise çok sayıda hücre örneği alınarak tanıda yanılma payının azaltılmasıdır. 

 

9. Mikroenjeksiyon uygulaması ve tüp bebek yöntemi arasında nasıl bir ilişki vardır?

Mikroenjeksiyon (ICSI) bir tür tüp bebek yöntemidir. Bu yöntemde tek bir sperm yumurtanın içine enjekte edilir. Daha çok erkek infertilitesinde kullanılır. Son yıllarda spermin daha yakından ve detaylı incelenmesini sağlayan IMSI yöntemi geliştirilmiştir. Bu yöntem sayesinde sperm çok gelişmiş mikroskoplar altında 6000- 8000 kez büyütülerek çok daha detaylı inceleme sağlanabilir. Mikroenjeksiyon yönteminde ise sperm yaklaşık 400 kez büyütülerek en uygun sperm seçilmeye çalışılır. Türkiye’de sadece bazı merkezlerde uygulanabilen IMSI yöntemi daha kaliteli spermin seçilmesini sağlayarak döllenme oranlarını arttırır, genetik hataların daha az olmasını sağlar çünkü DNA’sı hasarlı sperm seçimi ihtimalini minimale indirir. Sperm kalitesi kötü ve sayısı az erkeklerde en avantajlı yöntemdir.

 

10. Mikroenjeksiyon tedavisinin aşamaları nelerdir?

Mikroenjeksiyon tedavisinde ilk adım, her hastanın yaş kilo ve yumurtalık rezervi dikkate alınarak uygulanacak tedavi protokülune karar vermektir. Yaklaşık 10-12 günlük hormon enjeksiyonlarıyla yumurtalar istenilen büyüklük ve olgunluğa getirilmeye çalışılır. İkinci aşamada yumurtalar toplanır. Vajinadan ultrason eşliğinde toplanan yumurtalar embryoloji laboratuarına ulaştırılır. Burada yumurtalar yaklaşık 3 saat dinlendirildikten sonra yumurtaları temizler ve spermi yumurtanın içine enjekte eder. Buna mikroenjeksiyon yöntemi adı verilir.

 

11. Tüp bebek tedavisini destekleyecek ek uygulamalar nelerdir?

Tüp bebek tedavisini destekleyici birçok uygulama vardır. Embriyoları, yumurtalar toplandıktan sonraki 2. veya 3. günde değil de laboratuvar ortamındaki gelişimlerini 4.- 5. veya 6. güne kadar devam ettirip blastokist aşamasında transfer etmek, tüp bebek tedavisinde daha başarılı sonuç elde edilmesini sağlamaktadır. Çünkü bu evreye ulaşabilen embriyolar gelişme kapasitesi daha iyi, rahime tutunma potansiyeli daha yüksek ve hatta kromozom bozukluğu riski daha düşük olan embriyolardır. Blastosist transferi hem gebelik şansını arttırmak için en iyi embriyo seçimine olanak verir ve hem de verilecek embriyo sayısını azaltmak ve böylece çoğul gebelik riskini azaltmak için çok başarılı bir yaklaşımdır. Son yıllarda embriyoların büyütüldüğü besi yeri içindeki hangi maddeleri tükettiği, metabolizmaları ve bunun sonucunda içinde geliştiği ortama ne salgıladığını inceleyerek tutunma kapasiteleri ile ilgili bilgi alınabileceği ve gebelik oluşturma şansının değerlendirilebileceği düşünülmektedir. Bu yöntemin adı “Metabolomics’tir ancak henüz deneme aşamasında bir yöntemdir, tutunma potansiyeli en yüksek olabilecek embriyoyu seçmeyi hedefleyen bir yöntemdir. Yeni uygulamaya giren bir başka yöntem dinamik embriyo izleme tekniği olan time lapse imaging ya da sürekli embriyo takip sistemi olarak adlandırışan embriyoskop cihazıdır. Döllenme aşamasından rahime transferine kadar embriyoların gelişim sürecinin dış ortama maruz bırakılmadan her an ve sürekli izlenmesidir. Böylece embriyo gelişimine dair en ince detaylar bile kayıt altına alınabilmektedir. Embriyoskopun en önemli 2 avantajı; tüm gözlemlerin inkübatör içinde olumsuz büyüme koşullarına ve sıcaklığa maruz kalmaksızın yapılabilmesi ve tüm embriyoların gelişimlerine ait verilerden yola çıkarak en iyi embriyoyu seçmek ve böylece gebelik şansını arttırmaktır. Ayrıca veriler saklanarak gerektiğinde sonraki tedavi için referans oluşturur. Böylece daha yüksek gebelik oranları elde edilmesi amaçlanır. Ayrıca tüp bebek tedavisinde transfer sonrası artan iyi kalitedeki embriyolar dondurulup saklanabilir. Bu embriyolar ileride çözünüp, gebelik sağlamak için kullanılabilir. Dondurulmuş embriyolar kullanıldığında, kadının yumurta gelişimi için ilaç tedavisi almasına ve yumurta toplama işlemine girmesine gerek kalmaz. Başarılı bir embriyo dondurma programı, tüp bebek tedavisinin gebelik şansını artıran önemli bir uygulamadır.

 

12. Tüp bebek tedavisi sonucu dünyaya gelen bebeklerin ileri dönemlerde daha sık sağlık sorunları yaşadığı yönünde çıkan haberlerin doğruluk payı var mı?

Danimarka’da yapılmış olan bir çalışmada tüp bebek yöntemiyle doğan çocukların lösemi, nöroblastom, retinablastom, santral sinir sistemi tümörlerine yakalanma ihtimallerinde artış olduğu öne sürülmüş olsada 2013 yılında İngiltere’de tüp bebek yöntemiyle doğmuş 106,013 çocuk üzerinde yapılmış Amerikan New England Journal of Medicine’de yayınlanmış bugüne kadar yapılmış olan en geniş kapsamlı çalışmada bu riskin diğer çocuklara oranla daha fazla artmadığını ortaya koymuştur.

 

13. Normal yolla hamile kalan ile tüp bebek tedavisi ile hamile kalan kadınların hamilelik sürecinde farklılıklar oluyor mu?

Tüp bebek yöntemiyle gebe kalmış bir kadının normal yolla gebe kalan kadınlara göre erken doğum ve düşük doğum ağırlıklı bir bebek sahibi olma riskleri hafifçe artmaktadır. Ayrıca erkeğin azospermik olması gibi bazı özel durumlarda, genetik anormalliklere rastlama olasılığında çok düşük düzeyde bir artış görülebilmektedir. Bunların dışında tüp bebek uygulamalarına daha yüksek oranda çoğul gebelik olması nedeni ile düşük ve erken doğum riski artmaktadır, ancak günümüzde bir kadına transfer edilecek maksimum embriyo sayısı iki ile kısıtlanmıştır, genç olgularda ise bu sayı bir olarak belirlenmiştir. Ülkemizde uygulanmakta olan bu kısıtlama çoğul gebelik oranını anlamlı bir şekilde azalmasına yol açmıştır.

 

14. Ülkemizde ilk mikroenjeksiyon yöntemini uygulayan doktor olarak Türkiye’nin tüp bebek konusundaki gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye tüp bebek tedavilerinde dünya ortalamalarının üzerinde bir başarı göstermektedir. Bunun en önemli nedenlerinden birisi bilgi ve teknoloji takibinin iyi yapılabilmesi ve merkezler arası rekabetin yüksek olmasıdır. Türkiye den bu alanda son yıllarda uluslararası sunulan çalışmalar ve yayınlanan makale sayılarında da bir artış dikkat çekicidir.

 

15. Tüp bebek yöntemi kapsamında Türkiye ve dünya karşılaştırması yaptığımızda nasıl bir tablo görüyoruz?

Tüp bebekte sağlıklı ve canlı doğum başarısını artıran en önemli faktör; özenle, her çiftin bireysel ve genetik özelliklerine ve gebe kalmalarını engelleyen sorun ya da sorunlarına yönelik olarak o çifte veya ”kişiye özel”  tedavilerin uygulanmasıdır. Ülkemizde, özellikle merkezimizde, tüm dünyada kullanılan en son teknolojiler eş zamanlı olarak kullanılmakta yurtdışındaki merkezlere oranla çok daha uygun ücretlerle hastalara dünya ile eş standartlarda hizmet sunabilmekteyiz. Bu nedenle Türkiye ve dünyanın gelişmiş diğer tüp bebek merkezleri açısından herhangi bir fark yoktur, daha düşük maliyetlerle tüp bebek yapılabilmesi ise ülkemizin avantajıdır.