Nakil için hayat kadınından yumurta alındığı söyleniyor

Türkiye’de mikroenjeksiyon tekniğini ilk kez uygulayarak gebelik elde eden odur, Türkiye’nin ilk mikroenjeksiyon bebeği Tokatlı ailenin kızı Ece’yi 1995 Temmuzu’nda yeryüzünde ilk karşılayan odur.

Gebelik öncesi dönemde genetik uygulamaları ve ilk canlı doğumu Türkiye’de ilk kez başarıyla gerçekleştiren odur. İlk kez embriyonik kök hücrelerden kalp kası hücresi üretimi gerçekleştiren yine odur. Bugüne kadar 8 bin çifti bebek sahibi yaparak yaşamlarını şenlendiren odur. O, Bayburt’un Türk ve dünya tıbbına armağan ettiği, uluslararası namlı, kara kaşlı, kara gözlü, tatlı dilli, güler yüzlü, alçakgönüllü bir bilim kadınıdır. O, İstanbul Memorial Hastanesi Yardımcı Üreme Teknikleri ve Genetik Merkezi Başkanı Prof. Dr. Semra Kahraman.

Prof. Dr. Kahraman’la Arnavutköy’deki yeni evinde başladık sohbetimize. Önümüzde masmavi Boğaz, karşımızda Kuleli, masamızda Ali Baba köfteleri. Sonra düştük Memorial’ın yollarına, ekibindeki 83 hekim ve biyologla tanıştık. Eksi 25 bin dereceyi gördük, 6 bin kat büyüten yepyeni mikroskoplarla baktık. Sıvı nitrojen içindeki donuk binlerce embriyoyla, spermle, yumurtayla tanıştık. Ve sonunda sevgili Ataol Behramoğlu’un o muhteşem dizeleri aklımıza geldi: "Bebeklerin ulusu yok/Bebekler, çiçeği insanlığımızın/Ve geleceğimizin biricik umudu..."

Başka birinin yumurtası veya spermiyle çocuk sahibi olmak bizde yasak olduğu için birçok çift özellikle KKTC’nin yolunu tutuyor...

- Türkler dışarıya 2 nedenle gidiyor, birisi sperm veya yumurta almak, öteki ise cinsiyet tayini. Başta KKTC olmak üzere çevre ülkelere yumurta almaya gidenler, başlarına gelebilecek felaketlerin farkında değil. Çok ileri kliniklerde yumurta verecek kadınla ilgili incelemeler en son safhalarına kadar titizlikle yapılıyor. Veren kadın kimdir, genetik hastalıkları var mıdır, AIDS taşıyor mu, her şey araştırılıyor. Duyduklarıma göre, KKTC’de bu konuda büyük tıbbi eksiklikler var. 2001’de çıkarılan bir yasayla yumurta bağışını serbest bıraktılar. Türkiye’deki bazı özel klinikler el altından orada bu işi yapıyor. Yavru Vatan’da yapılsın, paralar yabancılara gitmesin ama, bu konunu şakaya gelir, ticari tarafı yok. Yumurtalar kimlerden alınıyor, nerelerden geliyor? Doğru mu, yanlış mı bilemem; Ukraynalı, Mersinli hayat kadınlarından yumurta alındığı yolunda söylentiler var.

İkide bir gazetelerde okuyoruz hocam, "57 yaşında anne oldu" diye.

- Bir kadın 57 yaşında anne olamaz Yener Bey, belli ki başka birisinin yumurtasını almış. Dünyada birçok ülke yumurta alacak kadının yaşını belirlemiş. Diyor ki, başka birinin yumurtasından anne olacak kadın için en uygun yaş 45’tir. Eğer 57 yaşında bir kadın yumurta alıp doğurursa, dünyaya gelecek çocuk adına kararı kendisi veriyor demektir. 57 yaşındaki bir kadının sadece anne olma duygusunu tatmin etmek amacıyla, çocuğuyla geçirebileceği sağlıklı dönemin bu kadar kısıtlı olmasını kabul etmiyorum. Türkiye’de üzerinde durulması gereken konulardan biri de çoğul gebelikler. Bugüne kadar kontrol olmadığı için ikizler, üçüzler, dördüzler, hatta altızlar bile dünyaya geldi. Bazı klinikler gebelik oranlarını arttırmak için kadına 2 embriyo yerine 6 embriyo verdi. Sağlık Bakanlığı’nın ilgili üst kurulunda konuyu tartıştık, sonunda yeni bir yasa çıktı. Dendi ki "3’ün üzerinde embriyo koyamazsınız, koyarsanız bilimsel olarak açıklayacaksınız." Bu, ahlaki ve etik aynı zamanda, yasayla mesele çözümlenmiş oldu mu, bilmiyoruz.

Yapay rahim uygulaması

Diyelim ki, bir çift defalarca tüp bebek uygulaması gerçekleştirdi ama, bir türlü bebekleri olmadı.

- Artık böyle çiftlere "Endometrial ko-kültür" (Rahim içi doku kültürü) adlı yeni bir yöntem uyguluyoruz. Bundan amaç, embriyonun doğal ortamı olan rahim içine en yakın bir ortam sağlamak. Rahim içi doku kültürü uygulaması yapacağımız anne adayının rahminden, ádetinin 21. günü ufak bir doku örneği alıyoruz. Bu örneği laboratuvar koşullarında üretip çoğaltıyoruz. Bunun ardından tüp bebek tedavisine başlıyoruz. Sonunda elde ettiğimiz embriyoları, yapay kültür sıvıları yerine, geliştirdiğimiz rahim içi doku kültürüne alıyoruz. Rahim içi doku kültürü, embriyo gelişiminin devamını sağlayıp büyüme şansını arttırıyor.Bu uygulamayla, merkezimizde daha önce 3-10 kez arasında başarısız olan tüp bebek denemesi vakalarında şimdi yüzde 40 gebelik elde edebiliyoruz. Bu uygulamanın bir başka önemli özelliği de kadının kendi rahim içi hücreleri kullanıldığı için başkasından geçebilecek sarılık, AIDS gibi hastalıkları alma riskleri yok.

Kısırlık tarihe karışıyor

Genetik bilimindeki son gelişmeler, sizde kim bilir ne devrimler yapmıştır.

- Çok oldu, mesela gebelik oluşmadan, tüp bebek yöntemleriyle laboratuvar ortamında geliştirilen embriyolar üzerinde, ana rahmine transferden önce incelemeler yapabiliyoruz. Buna "gebelik öncesi genetik tanı", tıptaki adıyla "Preimplantasyon Genetik Tanı" deniyor. Bunun için, önce anne ve baba adayından elde edilen yumurta ve sperm hücrelerini laboratuvar ortamında döllendiriyoruz. Embriyolar 8 hücreye bölündüğünde, birini biyopsiyle alıp genetik laboratuvarımızda kromozomlarını inceliyoruz. Bu sayede, embriyolarda Down Sendromu, Akdeniz Anemisi gibi genetik hastalıkları teşhis edebiliyoruz. Ayrıca önceden genetik bir hastalık taşıyıcısı olduğu bilinen çiftlerin doğacak bebeğinde bu hastalığı taşımasını engellemekte de bu uygulamayı kullanıyoruz. Ayrıca Akdeniz Anemisi, lösemi, hemofili, kas hastalıkları gibi genetik geçişli hastalıklarda hasta çocuğun tedavisini de yapıyoruz.

Kanserli ve çok düşük yapan kadınlara müjde

Kanserli bir kadın gebe kalamaz mı, kalmamalı mı, kalamayacak mı?

- Meme veya öteki kanserlere yakalanmış kadınlarımız için de müjdemiz var. Kemoterapi, yumurtaları mahvediyor, hastaların büyük bir bölümü ádet göremiyor. Bunun için, hastanın kemoterapi öncesinde laparoskopiyle yumurtalık dokularını alıp donduruyoruz. Tedavileri tamamlandıktan sonra da tekrar kullanıyoruz. Tekrarlayan düşükleri olan kadınların bazılarının rahmine yerleştirilen embriyoları vücut reddedebiliyor. Bunu önlemek ve bağışıklık sistemini desteklemek amacıyla, yeni bir tüp bebek tedavisine geçmeden önce hastaya İmmünglobülin tedavisi yapıyoruz. Bu tedavide damar içine 5-6 saatlik bir sürede immünglobülin veriliyor. Gebelik olursa bunu birkaç kez daha tekrar ediyoruz.