Embriyo dondurma işlemi, IVF tedavisinde, embriyo transferi sonrası arta kalan iyi kalitede embriyoların daha sonra gerekirse tekrar transfer edilmek üzere saklanması işlemidir. İşlemin başarısı için uygun sayıda ve kalitede embriyo gelişiminin sağlanabileceği klinik ve laboratuvar koşullarının varlığı...

Embriyo Dondurma: Blastosist Dönemde Hızlı Dondurma Tekniği

Mart 2013

Embriyo dondurma işlemi, IVF tedavisinde, embriyo transferi sonrası arta kalan iyi kalitede embriyoların daha sonra gerekirse tekrar transfer edilmek üzere saklanması işlemidir. İşlemin başarısı için uygun sayıda ve kalitede embriyo gelişiminin sağlanabileceği klinik ve laboratuvar koşullarının varlığı gereklidir. Böylece transfer sonrasında dondurmaya uygun kalitede embriyoların elde edilmesi mümkün olabilir.

Embriyo dondurma işleminin memeli embriyolarında kullanımı 1970’lerde başlamış ve kısa zaman sonrasında insanda ilk canlı doğum elde edilmiştir. O yıllardan bu zamana geçen süreçte çalışmalar başlıca iki metod üzerinde yoğunlaşmıştır; kontrollü yavaş dondurma (slow freezing) ve camlaştırma (vitrifikasyon). 

Embriyo dondurma işlemi uzun süredir IVF tedavisinin ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmektedir. Bunun en önemli nedeni oldukça masraflı ve yorucu olan standart IVF tedavisine karşın oldukça kolay ve düşük masraflı bir tedavi opsiyonu olmasıdır. İnfertilite tedavisinde başarıyı arttırmak için birden fazla sayıda yumurta elde edilmesi amaçlanır. Böylece döllenme, embriyo gelişimi ve embriyo transferi sonrasında arta kalan iyi kalitedeki embriyolar dondurularak saklanabilir. Taze embriyo transferi sonrasında gebelik oluşmaması, ya da doğum sonrası 2. çocuk istemi gibi durumlarda tekrar hormon ve ilaç tedavisine gerek olmadan dondurulmuş embriyolar çözülerek transfer edilebilir. Dondurulmuş-çözülmüş embriyo transferinde ise, transfer öncesi ilaç ve enjeksiyon kullanımı yok denecek kadar azdır ve hastalar çoğunlukla doğal siklus seyirleri takip edilerek embriyo transferi yapılacak gün hastaneye gelmektedirler. Bu durum ilaç masraflarını da önemli ölçüde azaltmaktadır. Hastaların doğal sikluslarında hazırlanmalarının en önemli avantajlarından biri de, rahim duvarının (endometriyum) gelişminin yoğun ilaç kullanımından olumsuz etkilenmemiş olmasıdır. Bu durum embriyoların rahim duvarına tutunma, yani gebelik oluşturma şansına olumlu katkıda bulunmaktadır. Dondurulmuş-çözülmüş embriyo transferinde, transfer sonrasındaki süreç ise taze embriyo transferleriyle birebir aynıdır.

 

 

Embriyo dondurma işlemi çiftlere kolay ve düşük masraflı yen bir deneme şansı vermenin ötesinde bazı tıbbi zorunluluk durumlarında da önem taşımaktadır. Tedavi sürecinde kadında overlerin aşırı uyarılması sonucu gelişebilen OHSS(ovarian hiperstimulasyon sendromu) durumu ya da rahim kalınlığının yeterli seviyede olmaması gibi embriyo transferini engelleyebilecek problemlerin ortaya çıkması halinde embriyoların tamamı dondurulup daha sonra kullanmak üzere saklanabilmektedir. Dondurma işlemi ayrıca çoğul gebelikleri önlemek içinde önemlidir. Bu durumda transfer sonrası dondurmaya uygun kalitede embriyosu bulunan vakalarda, çiftin şansını olumsuz etkilemeksizin, yeni bir deneme için hazır embriyolar bulunduğunu bilmenin verdiği rahatlıkla, tek embriyo transferi tercih edilebilmektedir. Bu şekilde bir denemeden elde edilen embriyolarla birden fazla deneme yapılması gerekse bile toplamda daha yüksek gebelik ve daha düşük çoğul gebelik oranları elde edilebilmektedir. Dondurma işlemi PGT(Preimplantasyon Genetik Tanı) uygulanan vakalar için de önemli avantaj sağlamaktadır.  Biyopsi uygulanmış ve normal tanısı konmuş  transfer sonrası kalan embriyoların saklanabilmesine ek olarak, özellikle son yıllarda artan oranlarda tercih edilen ve merkezimizin de öncü olduğu trofektoderm biyopsi işleminde de, tanının süresinin uzaması veya embriyo gelişiminin yavaş olması nedeniyle geç biyopsi uygulanması durumlarında embriyoların dondurularak saklanması mümkün olmaktadır. Bu gibi durumlarda dondurma işlemi sonrası, genetik laboratuvarının koyduğu tanı doğrultusunda, uygun bulunan embriyolar daha sonra transfer edilebilmektedir. 

Canlı hücrelerin dondurulması çalışmalarında karşılaşılan en büyük güçlük hücre içerisindeki suyun donduğunda kristalleşmesidir. Oluşan buz kristalleri hücre zarlarına zarar vermekte ve çözme sonrasında hücre yapısınının bozularak ölümüne sebebiyet vermektedir. İki yöntem arasındaki en önemli farklılık bu konuda ortaya çıkmaktadır. Yavaş dondurma işleminde kriyoprotektan olarak adlandırılan kimyasallara maruz kalan embriyolar, bu metod için özel olarak üretilmiş, dondurma cihazına yerleştirilerek programlanmış bir zaman sürecinde yaklaşık 2,5-3 saatte dondurulmaktadır

Vitrifikasyon işleminde ise, embriyoyu oluşturan hücreler içerisindeki su, ozmotik dengelenme olarak adlandırılan kimyasal bir süreçle, hücre dışı kriyoprotektanlar kullanılarak dışarı çıkarılarak aynı anda yerine hücre içi kriyoprotektanlar yerleştirilir. Bu değişim dengelendiğinde, yani hücre içindeki su tamamen kriyoprotektanlar ile yer değiştirdiğinde, embriyolar direkt olarak -196⁰C ısıya sahip sıvı azota alınır. Bu yöntemde hücre içinde su kalmadığı için buz kristali oluşumu ihtimali de ortadan kalkmış olur.

İnsan embriyolarında vitrifikasyon yönteminin kullanımının yaklaşık on senelik bir geçmişi olmakla birlikte, son yıllarda tamamen yavaş dondurma tekniğinin yerini almış bulunmaktadır. Bu gelişme de yöntemin aşağıda sıralanan avantajları önemli rol oynamıştır:

• Özel bir cihaz kullanımı ihtiyacı yoktur. Dolayısıyla maliyeti düşüktür. Ayrıca cihaza bağlı olan ve dondurma sürecinde meydana gelebilecek aksaklıklar ortadan kalkacaktır.

• İşlem süresi 5-15 dakika arasında değişmektedir. Dolayısıyla yaklaşık 2.5 saat süren yavaş dondurma işlemine göre çok daha pratiktir.

• Daha yüksek oranda kriyoprotektan kullanımına rağmen maruziyet süresi çok kısa olması nedeniyle toksisite riski daha düşüktür.

• Birçok bilimsel çalışmada ve merkezimizin karşılaştırmalı sonuçlarında da gösterildiği gibi çözme sonrası canlılık oranı daha yüksektir (~%90).

• Özellikle blastosist dönemi dondurma işlemlerinde, embriyolar arasındaki farklılıklara uygun olarak manipüle edilebilme imkanı sayesinde çok daha yüksek başarı elde edilmektedir.

Merkezimiz 2003 senesinde başladığı vitrifikasyon çalışmaları ile Türkiye’de bu yöntemle ilk canlı doğumun elde edildiği merkez olma özelliğini taşımaktadır. Günümüze kadar bu yöntemle 1000’in üzerinde çiftimizin çocuk sahibi olması sağlanmıştır. Laboratuvarımızda uygulanan iyileştirmeye yönelik devamlı çalışmalar ve yöntemle ilgili yayınlanan bilimsel çalışmaların ışığında sağlanan iyileştirilmeler ile yöntemin başarı oranında önemli artış sağlanmış ve son yıllarda %60 civarında gebelik oranı ve bu gebeliklerden %40-45 oranlarında canlı doğum elde edilmiştir.

 

Daha detaylı bilgi için,

Bio. Hakan Yelke (hakan.yelke@memorial.com.tr)

Bio. Zafer Atayurt (zafer.atayurt@memorial.com.tr)